SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3179 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ الزُّهْرِيُّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ رَأَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ يَمْشُونَ أَمَامَ الْجَنَازَةِ

 

(Salim'in) babasından demiştir ki:

 

Nebi (s.a.v.) Ebû Bekir ve Ömer (r.a) yi cenaze'nin önünde yaya olarak yürürlerken gördüm.

 

 

İzah:

Tirmizi, cenâiz; Nesaî, cenâiz; İbn Mace, cenâiz; Muvatta, cenâiz; Ahmed b. Hanbel II- 8, 122.      

 

Bu hadis-i şerif cenazeyi uğurlarken önünde yürümenin müs-tehab olduğunu söyleyen İbn Ömer'le el-Hasen b. Ali, Ebû Katade, Ebû Hureyre, İbnü'z-Zübeyr, el-Kasım b. Muhammed, Salim, İbn Ebû Leyla, ez-Zührî, Şafiî, Malik ve Ahmed (r.a)'in delilidir.

 

Bu görüşte olan âlimlere göre, cenazeyi uğurlamakta olan bir kimse, onun şefaatçisi durumundadır. Şefaatçinin şefaatta bulunduğu kimsenin önünde olması gerekir.

 

İmam Ebû Hanife ile taraftarları, İmam Evzaî ve İshak ise cenazeyi uğurlarken arkasından yürümesinin önünden yürümekden daha faziletli olduğu­nu söylemişlerdir. Delilleri ise ''Cenazenin önünde yürünmez" anlamındaki 3171 numaralı Ebû Hüreyre hadisi ile Hakim'in Ebû Ümame'den naklettiği "Rasûlullan (s.a.v.) oğlu İbrahim'in cenazesinin arkasında sessizce yürüdü" anlamındaki hadis-i şeriftir. Bu görüşte olan âlimlere göre "Rasûlullah (s.a.v.) bize cenazeye tabi olmamızı emretti"[Buhari, merza, cenâiz, mezalim, nikah, eşribe, libas, edeb, isti'zan; Müslim, libas, selam; Tirmizî, edeb] mealindeki hadis-i şerif de cenaze­nin arkasında yürümenin daha faziletli olduğuna delalet eder. Bu hadis-i şe­rifte cenazeye tabi olmak emredilmektedir. Cenazeye tabi olmaksa önünde değil arkasında yürümekle gerçekleşir ve ayrıca sözü geçen âlimlere göre, mev-zumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisinde ifade edilen, Hz. Nebile Ebû Bekir ve Ömer'in cenazenin arkasında yürümesi, cenazenin önünden yü­rümenin faziletine delalet etmez. Sadece cenazenin önünden yürümeninde caiz olduğuna delalet eder.

 

Nitekim Ebû Ca'fer et-Tahavî'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte ifade edil­diğine göre, "Hz. Ömer ile Hz. Ebû Bekir cenazenin önünde Hz. Ali de ar­kasında yürürmüş. Bunun sebebi Hz. Ali'ye sorulunca, onlar cenazenin ar­kasında yürümenin önünde yürümekten, farz namazlarının nafilelere üstün­lüğü kadar üstün olduğunu bilirler. Fakat (cenazenin arkasında yürümenin de caiz olduğunu öğretmek ve) halka kolaylık sağlamak için, önde yürürler, cevabını vermiştir."

 

Hz. Ali'nin bu açıklamasından anlaşıldığına göre, halk cenazenin önün­den yürümenin caiz olmadığını zannediyordu. Bu yüzden de hepsi cenaze­nin arkasından yürüdüğü için izdiham oluyor, yollar daralıyor ve yürüme zorlaşıyordu. Hz. Ebû Bekir'le. Hz. Ömer halka her ne kadar cenazenin arka­sından yürümek daha faziletli ise de, önde yürümenin de caiz olduğunu hal­ka öğretmek ve cenazeleri uğurlarken meydana gelen sıkışıklıktan onları kur­tarmak için cenazenin Önünden yürümüşlerdir.

 

Bezlü'l-Mechud yazarının açıklamasına göre, cenazeyi kabre götürür­ken ne tarafında yürümenin daha faziletli olduğu mevzuunda beş görüş vardır.

 

1. Yaya olsun binitli olsun kişinin cenazenin önünden yürümesi mutlak surette daha faziletlidir,İmam Şafiî (r.a) bu görüştedir.

 

2. Yayaların önden yürümesi, binitlilerin de arkadan yürümesi daha fa­ziletlidir. İmam Ahmed ile İmam Malik (r.a) bu görüştedirler.

 

3. İster binitli, ister yaya olsun, cenazeyi uğurlayan bir kimsenin cena­zesin arkasından yürümesi daha faziletlidir. Hanefi âlimleri, bu görüştedirler.

 

4. Kişi muhayyerdir. Dilerse cenazenin önünden, dilerse arkasından gi­der. İmam Sevrî bu görüştedir.

 

5. Eğer cenazede kadınlar varsa önden yürümek, kadınlar yoksa arka­dan yürümek daha faziletlidir. İmam Efaû Hanife (r.a) bu görüştedir.

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadisin senedinde geçen Salim'in babasın­dan maksad, Hz. Abdullah b. Ömer'dir. Hz. Salim'i hürriyetine Hz. Ab­dullah b. Ömer kavuşturduğu için Hz. Salim onun aile fertleri arasına gir­miş, bu yüzden de Hz. Abdullah'ın oğlu olarak anılmıştır.